İSRAİL’LE TİCARETİ SAVUNAN İSMAİL HÜNERLİCE’NİN GÖRÜŞLERİNİ TENKİD
DR.SİYAMİ AKYEL
İsmail Hünerlice nâm kişinin Türkiye’nin Siyonist İsrail’le yaptığı ticareti savunması, bunu şahsi hesaplarından paylaşması üzerine hassasiyet sahibi kişiler tepkisini ortaya koydu. Normal şartlarda mübarek Ramazan ayında birlik ve beraberlikten bahsetmek, bunun için uğraşmak gerekir. Biz de bunun için çabalamaktayız ancak Hünerlice’nin Gazze’li Müslümanların değil de, Yahudilerin derdine düşmesi bizi bu tenkidi yapmaya mecbur etti.
Hünerlice, Türkiye’nin Siyonist İsrail’le yaptığı ticareti meşrulaştırma bağlamında şunları söylemektedir: “Bazılarımız diyor ki, ‘Vay efendim ülkemiz oraya niye malzeme gönderiyor?’ Yahu tamam da burada savaş durumunda bile, İslam hukukumuz diyor ki, ‘Vatandaşın suçu yok.’ Savaş yapıyorsan 50 bin kişiyle orada 5 milyon insan var… 5 milyon insan açlıktan mı ölsün? İslam böyle bir şey yapmaz, insanları açlıktan öldürmez. Onun için ülkemizin oraya (İsrail’e) ürün göndermesine karşı değilim. Yahudi’ye silah gönderse, orada tamam… Oturulur, tartışılır” (https://www.indyturk.com/node/707421/haber/i%CC%87smaila%C4%9Fa-cemaatinden-i%CC%87smail-h%C3%BCnerlice-%C3%BClkemizin-i%CC%87srail%E2%80%99e-%C3%BCr%C3%BCn-g%C3%B6ndermesine).
Hünerlice’nin konuşmasına tepki vermek yerine savunmaya geçen Akit gazetesiise “İsmail Hünerlice Hoca’dan İsrail ile ticarete ilişkin sert açıklama!” başlığının detayında mezkûr şahsın “Özü irin ve lağım dolu insanlar bunu gündem yaptılar. Bu ihanettir” (https://www.yeniakit.com.tr/video/ismail-hunerlice-hocadan-israil-ile-ticarete-iliskin-sert-aciklama-92257.html) ifadelerine yer vermiş. Bildiğiniz “Akit kurnazlığı”. Başlığa baksanız Hünerlice’nin İsrail’e ticareti eleştirdiğini zannedersiniz ancak işin aslı mezkûr şahıs, İsrail’e ticarete tepki gösterenlere efeleniyormuş kendi hadsizliğini bastırmak için.
Gazze’de yaşanan katliama insaflı bakan her insan, burada bir savaşın değil, tek taraflı katliam ve soykırımın olduğunu görecektir. Gazze’de yaşananlar tam olarak şöyledir: Bir tarafta Siyonist İsrail gelişmiş silahlarla Müslüman Gazze’lileri bebek, çocuk, kadın, yaşlı ayırt etmeksiniz katletmektedir. Hastaneleri, camileri, kiliseleri ve tüm yaşam alanlarını yerle bir etmektedir. Bu da yetmezmiş gibi suyunu, elektriğini, internetini kesmekte, temel gıda maddeleri ile sağlık ihtiyaçlarının teminini de engellemektedir. Yani bir taraftan katliam diğer taraftan açlığa mahkûm etme.
İsrail tarafında ise, demir kubbe sayesinde korunaklı bir alan oluşturulmuş, ölüm yok, açlık yok, silah derdi yok, temel gıda ihtiyacının temininde engel yok. Yani her şey yerli yerinde. Ortada bir savaş yok, tek taraflı soykırım ve katliam vardır.
Malum olduğu üzre Siyonist İsrail, 7 Ekimden bu yana Gazze Şeridi’nde 31 binden fazla Müslümanı şehit etti. 70 binin üzerinde yaralı ve sakat, yüzlerce cami, hastane ve ev yerle bir edildi. Siyonist İsrail’in katliam ve soykırımına ABD tam destek vermektedir. ABD gerek silah gerekse gıda yardımıyla İsrail’in yanındadır. Müslüman ülkeler ise sadece slogan atmaktadır.
Siyonist katliama gerek İslâm âleminde, gerekse Avrupa’daki müstemleke ruhlu liderler sessiz kalabilir ancak halklar Gazze’lilerin hep yanındadır. İsrail’e yapılan yardım ve ticarete Avrupa’da ve dünyanın değişik yerlerindeki halklar da karşı çıkmakta hatta ticareti engellemek için eylem yapmaktadır.
Normal şartlarda gerçek bir Müslümanın, en az Avrupa’daki insaf sahibi halklar kadar Gazze’deki katliama karşı durması, İsrail’e yapılan ticaret ve yardımlara tepki göstermesi gerekir. Hünerlice’nin İsrail’le ticareti insanî ve basit bir gıda ihtiyacına indirgeme çabasının Avrupa’daki insaf sahibi hiçbir Hıristiyan’da görülmediği verdikleri tepkilerden anlaşılmaktadır.
İsmail Hünerlice Türkiye’nin İsrail’le yürüttüğü ticareti meşrulaştırmak için kurnazca bir planla meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Görüşünü iki yolla savunmaktadır. Bunlardan birincisi, ticaretin hedefinin İsrail’de yaşayan Filistinliler olduğunu iddia etmekte ve “Orada 7 milyon Filistinli yaşıyor” gibi yanlış bilgilerle iddiasını güçlendirmeye çalışmaktadır.
Hünerlice’nin işgal altındaki topraklarda 7 milyon Filistinli yaşadığı iddiası yanlıştır. Tam aksine 2022 yılı itibariyle İsrail’in işgal ettiği topraklarda 7 milyon 106 bin (%73.6) Yahudi yaşamaktadır. Burada yaşayan Filistinlilerin nüfusu 2 milyon 37 bin (%21.1), geriye kalan ise Hıristiyanlar ve diğer unsurlardır.
Hünerlice’nin Türkiye’den İsrail’e giden malların Filistinlilere gittiği iddiası asılsızdır. Serbestiyet’ten Bülent Şahin Erdeğer’e konuşan Gazzeli gazeteci Muin Naim, “o mallar Filistinlilere gidiyor” iddiasını çürütmekte ve önemli bilgiler vermektedir.
Muin Naim röportajda önce Türkiye ve Ürdün üzerinden İsrail’in tedarikinin karşılandığını açıklamakta ve şöyle demektedir: “Bir işgalci İsrailli ekonomistin söylediği cümle: Ürdün ve Türkiye’den gelen domates olmasaydı 7 Ekim’den sonra 1 dolara satılan domatesin kilosu 10 dolar olurdu. Bakın ne kadar büyük bir baskı olabilirdi. İsrail’de tedarik zinciri durmuş durumda. 360 bin yedek askeri savaşa çağırdılar, fabrikalar, ulaşım her alan durmuş durumda. Tedarik zincirini işletecek kimse kalmadı. İki ana kaynağı oldu İsrail’in: Türkiye ve Ürdün”.
Muin Naim, Türkiye’den giden malların Filistinlilere gitmediğini ise şöyle açıklamaktadır: “2004’te Paris ekonomi anlaşması var. İşgalci İsrail ile Filistin yönetimi arasında bir Paris ekonomi anlaşması yapıldı. Buna göre Filistinlilerin ticareti İsrail limanlarından yapılsa bile Filistin koduyla gidiyor. İsteyen Ticaret Bakanlığı’na girsin baksın. Barkodlarda İsrail ayrı bir kod, Filistin ayrı bir kod.
Türkiye’nin en çok ihraç ettiği meyve sebzeye ne Gazze’nin ne Batı Şeria’nın ihtiyacı yok ki kendileri zaten mevye-sebze ihraç ediyor. Türkiye’nin ihraç ettiği demir çelik için Filistin’in fabrikası yok o hammaddeleri kullanmaya. Öyle bir şansı var mı ki Filistinlinin çelik fabrikası kursun? 7 Ekim’den sonra o işgalci devletin ordusuna ve toplumuna mal gitmemeliydi. Gazze’ye damla su gitmezken o ünlü Türk su markasının suyu Gazze’deki evleri basan işgal askerlerinin masasında olmamalıydı. F-16’ya binmiş, tanka binmiş bir Siyonistin altındaki 100 Filistinliye bomba atarken Antalya’da üretilmiş, Bursa’da üretilmiş bir suyu içtiğini düşünsünler ya. Bu kabul edilebilir mi? Bir orduya su göndermek bile o orduyu güçlendirmek demektir. İsrail toplumu işgalci bir toplumdur” (https://www.milligazete.com.tr/video/19585902/israille-ticaret-gazzeyi-zayiflatti-isgal-ordusunu-ve-toplumunu-guclendirdi).
Demek ki, yardımlar Filistinlilere değil bizzat İsrail’e gidiyormuş. Bundan da öte, Türkiye’nin İsrail’le ticaretinin sadece gıda ürünleri olmadığı TÜİK rakamlarında görülmektedir. Ekim 2023’te ve Ocak 2024’te toplam 8 milyon liralık dikenli tel satıldığı TÜİK dış ticaret istatistiklerinde görülmektedir. Satılan dikenli tellerin Mescid-i Aksa’yı Müslüman Filistinlilere kapatmak için kullanılacağı ifade edilmektedir. Sadece dikenli tel değil çok geniş çaplı bir ticaretin döndüğü artık sır değil.
Hünerlice’nin Türkiye ile İsrail arasındaki ticareti savunmak için kullandığı ikinci yol ise, ortada bir savaşın olduğu ve savaş durumunda İslam hukukunun kimseyi açlığa mahkûm bırakmadığını dolayısıyla orada yaşayan Yahudilere ürün gönderilmesinin dinen sakıncası olmadığı iddiasıdır ki bu görüş birkaç yönüyle asılsızdır, merduddur.
Unutulmamalıdır ki, ortada bir savaş yoktur. Tek taraflı bir katliam vardır. Katliam tarafı İsrail’de açlık yoktur; açlık sadece Gazze’de görülmektedir. İsrail’de açlık olmasına müsaade etmeyecek ağabeyi ABD vardır. Gerek askeri, gerek siyasi gerekse ekonomik olarak İsrail’in arkasında duran bir ABD vardır. İngiltere ve Avrupa Birliği ülkeleri İsrail’de açlık yaşanmasına müsaade etmeyeceklerdir. İsrail’de açlık olsa dahi Müslüman ülkelere ihtiyacı yoktur.
Gazze’deki Müslümanlar, ölüme ve açlığa mahkum edilmişken, Siyonistlerin olmayan gıda ihtiyaçlarını düşünmek, buna İslâmî kılıf bulmaya çalışmak nasıl bir anlayıştır. Bu anlayış Kur’anî değildir. Bu yaklaşım tarzı Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in tavsiye ve fiili uygulamalarına terstir. İslâm fıkhında da bu şekilde bir yaklaşım yoktur.
Siyonist İsrail, tüm dünyanın gözü önünde soykırım yaparken buna karşı en güçlü şekilde tepki vermesi gereken kişilerin, açlıktan ölen Müslümanlar yerine Yahudilerin olmayan açlığına kafa yorması, bunu İslâmî bir temele oturtmaya çalışmasını Kur’an-ı Kerim’den ve Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in tavsiye, emir ve uygulamalarından habersiz olmasına yahut bilinçli bir tercihle buna tevessül etmesine hamletmek gerekir; zira bunun başka bir izahı yoktur.
İsmail Hünerlice nâm kişinin İsrail’le ticareti dini bir forma sokarak meşrulaştırma gayreti İslâmî, insanî ve vicdani değildir.
Allah-u Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’de: “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin, onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onlara dost olursa o da onlardandır. Allah, zulmeden kimseleri doğru yola eriştirmez” (Maide, 51) buyurmaktadır.
Allah-u Teâlâ, bütün zulüm ve gözyaşlarının da Müslümanların eliyle düzeltilmesini emretmektedir: “Onlarla savaşın ki, Allah sizin elinizle onları cezalandırsın, onları rüsvay etsin; onlara karşı size yardım ve zafer nasip etsin ve (baskı ve zulüm altındaki) mümin toplulukların gönüllerini ferahlatsın” (Tevbe, 14).
Yeryüzünde Allah (cc)’ın hükümranlığını tanımayan Yahudi ve Hıristiyanlara İslam’ın hükümlerine boyun eğdirmeye yönelik Kur’an-ı Kerim’deki, “O kendilerine kitap verilenlerden, Allah’a ve âhiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Peygamber’in haram ettiği şeyi haram tanımayan ve hak dinini (İslâm’ı) din edinmeyen kimselerle; onlar hor ve küçülmüş oldukları halde kendi elleriyle (boyun eğerek) cizye verinceye kadar savaşın” (Tevbe, 29) ayeti sadece Müslümanlar arasında değil, yeryüzünün tümünde Allah’ın hükümlerinin uygulanması gerektiğini belirtir.
İsrail gibi gözü dönmüşlerle savaşılırken pasif olunmamasını, onlara karşı onurlu ve güçlü olunmasını emreden Kur’an-ı Kerim, “Onlar sizde sertlik ve üstün gayret görsünler. Bilin ki, Allah (kötülükten ve adaletsizlikten) sakınıp korunanlarla beraberdir” (Tevbe, 123) ayetiyle acizlikten kurtulmamızı emrediyor.
Kâfirlerin ancak güçten anlayacağı da şu ayetlerde açıkça beyan edilmektedir: “Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı Cihad et, onlara güç göster. Onların varacakları yer cehennemdir. O, ne kötü bir varış yeridir” (Tevbe, 73; Tahrim, 9).
Kur’an-ı Kerim’de Ashâb-ı Kiram’ın duruşunun anlatıldığı “Muhammed, Allah’ın resulüdür. Onunla birlikte olanlar (ashâb-ı kiram) da kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında merhametlidirler…” (Fetih, 29) emri Müslümanların, kardeşlerine ve onlara musallat olanlara takınacağı tavrı özetlemektedir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v), Yahudi kavmi Benî Nadir’i kuşattığı zaman, onlar kalelerine girerek dışarı çıkmadılar. Peygamber Efendimiz (s.a.v) de ihanet eden Yahudilere bir nevi ekonomik ambargo uygulamak için onların gelir kaynakları olan hurmaların kesilip yakılmasını emretti. Bunun üzerine Yahudiler “Ya Muhammed! Hani sen yeryüzünde fesat çıkarmamakla emrolunmuştun” dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v)’in uygulamasının doğru olduğunu, savaş durumunda kâfirlerin gelir kaynaklarının kesilmesinde sakınca olmadığını bildiren ayet-i kerime “Hurma ağaçlarından, herhangi birini kesmeniz veya olduğu gibi bırakmanız hep Allah’ın izniyledir ve O’nun yoldan çıkanları rezil etmesi içindir” (Haşr, 5) nazil oldu.
Bu ayet-i kerime, zâlim ve kâfirler Müslümanlara musallat olduğu zaman, her türlü ekonomik faaliyetin, onları güçlendirecek her türlü faaliyetin durdurulması gerektiğini ifade etmektedir. Kaldı ki savaş durumunda onlara karşı üstün gayretli ve sert olunması (Tevbe, 123), acizlikten kurtulup onlarla Cihad edilmesi, onlara güç gösterilmesi (Tevbe, 73; Tahrim, 9) gerektiği Allah-u Teâlâ’nın emridir. Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in uygulamaları da bu yönde tahakkuk etmiştir.
Allah-u Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de: “Müminler ancak kardeştirler” (Hucurat, 10) buyurmaktadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v) de: “Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter” (Buhârî, Mezâlim 3)buyurmaktadır.
Müslümanlar, birbirine karşı kardeşlik hukukunu korumak, ona haksızlık yapmamak, düşmana teslim etmemek, ihtiyacını gidermek, sıkıntıya düştüğü zaman yardım etmekle yükümlüdür.
Kardeşlik hukukunu unutup, Müslümanlara musallat olan Siyonistlerle dostluk kurmak, onların hukuklarını korumaya çalışmak, siyasi ve ekonomik ilişkileri devam ettirmek kardeşlik hukukunu ihlal olduğu gibi; iyiliği emredip kötülükten nehyetme misyonuna terstir. Bundan da öte zulme ortak olma, zalime destek vermektir.