ALİ NAR HOCA VE DÜŞÜNCE YAPISI

SİYAMİ AKYEL/MİLLİ GAZETE

Ali Nar Hoca’nın düşünce yapısını anlamak için, fikir dünyasını keşfetmek, ne yapmak istediğini ve görüşlerini sıkı sıkıya savunuşunu görmek gerekir.

Ehl-i Sünnet inancını savunma konusunda taviz vermeyen Ali Nar Hoca’nın, bu uğurda fedakârlık yaptığını, yalnız başına da olsa hep bir şeyler yapma uğraşı içinde olduğunu görüyoruz. Bazen bir sohbette, bazen bir makale de, bazen bir kitapta, bazen bir dergide, bazen de bir gazete köşesinde; kısacası fırsat bulduğu her ortamda İslam dininde yapılan reform ve diyalog çabalarına karşı dik duruşuna şahit olmuşuzdur.

Bir yandan Ehl-i Sünnet’e taarruzlara karşı kendini siper ederken, bir yandan da edebiyatla uğraşmış; özellikle “İslâmi Edebiyat” kavramının Türkiye’deki temsilcisi haline gelmiştir. İslam’ı anlatmak, Ehl-i Sünnet Müslümanlığını savunmak için dili çok iyi bilmek ve kullanmak gerektiğine inanan Ali Nar Hoca, bu gaye için edebiyatta uzmanlaşarak “edebiyat üstadı” olmuştur.

Gerek dini ilimlerde gerekse edebiyat alanında kendisini yetiştiren Ali Nar Hoca, bu iki alanda da uzmanlaşmış ender insanlardan birisidir.

Mütevazı geliriyle sürekli okuyan ve yazan Müslüman ilim adamı hüviyetini hakkıyla temsil kabiliyetine haiz hocanın, özellikle Arapçaya olan vukufiyeti sayesinde İslâm dünyasına açılan penceresiyle olaylara tüm İslâm coğrafyasının gözüyle bakma şansına sahip olduğu da bir gerçek.

Ali Nar Hoc’anın en belirgin özelliklerinden birisi de görüşlerini sıkı sıkıya savunması, ötekileştirilmeyi, yalnız kalmayı ve itibarsızlaştırılmayı dahi göze alarak görüşlerini ortaya koymasıdır. Hatta sırf bu yüzden “sivri dilli” yakıştırmasına maruz kalmıştır.

Muhalif duruşu da hocanın başka bir özelliğidir. Hayatı boyunca düzenle barışık olmayan, bulduğu her fırsatta İslami değerleri savunan; sadece düzen değil, Müslüman camianın içinde yanlış yapanlarla da fikri mücadelesini sürdüren Ali Nar Hoca, yaptığı muhalefeti “emr-i bi’l-ma’ruf nehyi’l-ani’l münker” farizasının bir gereği olarak görüyordu.

İslâm dininde yapılmak istenen reform hareketlerine karşı çıkarken; Dinde reform. Mezhepsizlik ve Dinlerarası Diyalog hareketlerini fitne olarak değerlendirmiştir. Özellikle CEMARR kısaltmasıyla belirttiği Cemaleddin Afgani, Muhammed Abduh ve Reşid Rıza’nın gerek dinde reform ve gerekse “Dinlerarası Diyalog”un fikir babası olduğunu anlatarak, mücadele etmiştir.Dinde reform ve Dinlerarası Diyalog ve bu fikrin Türkiye’deki savunucularıyla fikir kavgasını hep diri tutmuş; yazdığı (bizim de katkı sağladığımız) “Dinlerarası Diyalog Fitnesi” ve “Dinde Yenilikçiler ve Buluşma Noktaları” ile tercüme ettiği ve kitabın baş tarafına uzunca bir yazı yazdığı “Dini Modernizmin Üç Şovalyesi” kitapları da dinde reform ve Dinlerarası Diyalog cereyanlarına karşı duruşunu göstermektedir. Çıkarttığı “Doğru Yorum” gazetesinin yayın çizgisi de bu konuda ne kadar çaba sarfettiğinin en önemli delilidir.

Merhum Ali Nar Hoca, kısıtlı imkânlarıyla fırsat bulduğu her platformda dinde reformist tavırlardan duyduğu rahatsızlığı dile getirmiştir. Yazdığı kitaplarda ve çıkarttığı dergilerde sürekli modernistleri ve dinlerarası diyalogcuları tenkid etmiştir. Doğru ve hak bildiği yoldan dönmemiş, her zaman sırat-ı müstakim üzere yılmadan mücadelesine devam etmiştir. Buna mukabil, Ehl-i Sünnet üzere yürüyenlerle dostluğuna devam etmiş; cemaat taassubu yapmadan kim bu uğurda çalışıyorsa destek olmuş, mücadelesine omuz vermiştir.

Ali Nar Hoca, yıllarca düşüncelerinden, yazdıklarından dolayı yalnızlaştırılmaya çalışılmıştır. Denilebilir ki, yalnızlaştırılma ve itibarsızlaştırma operasyonuna tabii tutulanların başında gelir. Eğer bu ülkede Ehl-i Sünnet’i tek başına kalma pahasına savunan birisi varsa ve efsaneleşecekse, o Ali Nar Hoca’dır.

Evet! Ali Nar Hoca’nın iki kanadı vardır. Birisi din, diğeri edebiyat. Bu iki kanadını İslam için çırpmıştır; bıkmadan, usanmadan.

Din kanadı Mustafa Sabri Efendi’ye benzer. Ehl-i Sünnet için didinen, uğraşan, mücadele eden, bedel ödeyen. Edebiyat kanadı ise fikren beslendiği ve etkilendiği Üstad Necip Fazıl’a. O’nun gibi dini savunurken edebiyatı bir kılıç gibi kullanan.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir